12 Nisan 2020 Pazar

'Salgın Günlerinde Gazetecilik' Söyleşisi


Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve Gazetecilik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan tarafından düzenlenen çevrim içi söyleşide gazeteciliğin Korona virüsüne karşı tutumu konuşuldu.

Söyleşiye konuk olarak İletişim Fakültesi Dekanı aynı zamanda Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü Başkan Vekili olan Prof. Dr. Nazife Güngör, Medya ve İletişim Bölüm Başkanı Doç. Dr. Feride Zeynep Güder ve Dr. Öğr. Üyeleri Gül Esra Atalay, Eren Ekin Ercan katıldı.



Prof. Dr. Süleyman İrvan: Korona virüsü ilk günlerinin aksine  çok ciddi sayılara ulaştı başladı. Dünyada bu gün itibariyle 428 bin vaka var. Tabi bu süreçte medyaya da çok önemli bir görev düşmekte çünkü medyanın varlık nedeni aslında toplumu olan biten hakkında tam ve doğru olarak bilgilendirme konusu bu zamanda  daha önemli hale geliyor çünkü bu tür kriz anlarında insanlar medyaya daha çok bağlanıyor, haberlere daha çok bakmaya çalışıyorlar.

Daha sonra Prof. Dr. Süleyman İrvan şu soruyu sordu: Türk medyası bu görevini yapabiliyor mu?



Dr.Öğretim Üyesi Gül Esra Atalay:Halkın yanlış bilgilendirilmesi ve paniğe kapılmasına neden oluyor tabiki bu yanlış bilgilendirme corona virüsle başlamadı daha önceden olan birşey ancak panik ve korku ortamında daha fazla yalan ve yanlış haber yapılabiliyor.Medyanında bu durumda ciddi bir etkisi oluyor çünkü teyit almadan haber yapılması sonuç olarak doğruluğunun kesin olmadığı haberlerin yapılması halkı daha da endişelendirebiliyor.Hocaların ünlü profesörlerinde demeçlerine dikkat etmesi lazım çünkü halk gerçek anlamda inanabiliyor örnek Canan Karatayın kelle paça için denize girin geçer demesi gibi.

Prof. Dr. Süleyman İrvan: Medya panik durumu tetikliyor mu ?



Dr. Öğr. Üyesi Eren Ekin Ercan:Medya panik ortamından iyi besleniyor işin aslı şu olay zaten kaygılanılıp endiselenmesi gereken bir durum yani biraz panik olması da gerekiyor gibi yani azda olsa kaygılı olunması gerekiyor gençlerin medyayı hızlı ve pratik bir şekilde kullanması sonucu evdeki olgun yaşlı bireyleri daha çok uyardığı görülüyor sanılanın aksine büyüklerin küçükleri değilde küçüklerin büyükleri bilgilendirip uyardığı görülüyor.


Prof. Dr. Nazife Güngör:Evdeki insanlar şu süreci komple evde geçirecekleri için insanların aklında sürekli corona olduğu için panikten öte duyarlı olmaları gerekiyor.Zaten çok yoğun bilgi hatta bilgi kirliliği boyutunda olması tabiki herkesin fikri,düşüncesi olsun ama dinlenilmesi gerekenler uzmanlar.Dışardaki sosyal mesafe uzaklığı biraz yanlış anlaşılmış gibi insanlar birbirlerinin gözlerine bile bakmıyor halbuki sosyal mesafeden anlaşılması gereken bu olmamalı.

Prof. Dr. Süleyman İrvan: Toplam kaç vaka olduğu ve o kişiler hakkında herhangi bir şey bilmiyoruz şeffaf bir şekilde halka bilgilendirmeler yapılmalı mı?

Prof. Dr. Nazife Güngör:Bence en önemlisi duyarlılık oluşturmalıyız.Herkes de şuan da bir panik havası var. Şeffaf bir şekilde yapılmalı veya yapılmamalı bunu bilemeyiz. Her kafadan bir ses çıkıyor. Bu tip bilgide kaynak Sağlık Bakanlığı ve çevresidir.

Dr. Öğr. Üyesi Gül Esra Atalay:Aslında ortaya çıkan güvenilmez bilgilerin saçılması en önemli neden resmi kaynakların yeterince bilgi vermiyor olması.Bu durumda insanlar bilgi yokluğunda teyit edilmemiş bilgileri haber olarak geçiyorlar. Resmi kaynakların ayrıntılı olarak  mahremiyete girmeden paylaşması gerekmekte.



Doç. Dr. Feride Zeynep Güder: Herkes hep yaşlılardan bahsediyor gibi aka burda şuna dikkat edilmesi lazım onlar internete direk ulaşamadılar ve azda olsa dursalarda bu evdeki gençlerin onları bilgilendirmesi sonucunda oldu.İnsanlara gerçekleri verseler bile algılamakta sorunlar yaşanıyor kaynak güvenilir bile olsa güvenilir kaynağa bir güvenmeme inanmama sorunu oluştu gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder